1 Ağustos 2024 Perşembe

Çarpılmışlar

 

Çarpılmışlar Mesajlardaki Yüz İfadeleri Üretimi Durdurulmuş Elektronik Alet ve Hayatın Noktalama İşaretleri

Rasim Özdenören bu kitabı beş kısa hikâyeden oluşuyor ve ilk defa 1977 yılında yayımlanmış Daha önce okumadığım için sayfalarını bile karıştırmadan büyük bir merakla almıştım ben kitabı Peki neden böyle yapmıştım Bundan dolayı pişman mıydım Tabii ki değilim Ama tartışmasız ilginç bir kitap



Rasim Özdenören’in bütün kitaplarını okumaya karar verdiğimden beri gelişigüzel hangi kitabı gözüme çarparsa okumaya çalışıyorum. Bu şekilde tüm kitaplarını okumak istediğim iki isim daha var: Sait Faik ve Mustafa Kutlu. İtiraf etmekten utandığım bir durum bu aslında çünkü bu üç yazarla yazmaya başladıktan sonra tanıştım diyebilirim. Tabii ki Sait Faik’i birkaç kısa hikâyesini okumuştum okul yıllarımda ama bu üç yazarımızın da hiçbir kitabını okumamıştım otuzlarıma kadar.




Bir gün bir kitap yazma hayalim var diyeceksin ama kalkıp hiç kendi edebiyatından bir yazarı derinlemesine incelemeyeceksin! Bırakın derinlemesine incelemeyi, kitaplarından bihaber olacaksın. Birçok insana göre böyle bir şey kabul edilemez. Ben o kadar keskin düşüncelere sahip değilim ama haklı buldum bu serzenişi ve o zaman kendime üç yazar seçmeye karar verdim. Dolayısıyla onları farklı bir gözle okumaya çalışıyorum. Daha çok not almaya, üzerine daha çok düşünmeye çalışıyorum. Ama bazı kitapları o kadar ağır oluyor ki, neredeyse anlatabileceğim hiçbir şey olmuyor. Özellikle Çarpılmışlar’a kadar bu örneğe bu kadar uyan bir kitaba denk gelmemiştim ve bu üç yazarla olan yolculuğum gayet keyifli ilerliyordu. İşte bu kitaptan sonra araya Murakami girdi ve bu bir türlü bu kitaptan bahsedemedim ama nasıl geçen Latife Tekin’in hakkını veremediğim bir kitabını büyük bir cesaretle anlatmaya çalıştımsa inanıyorum ki bugün de Çarpılmışlar’dan bahsedebilirim.

Yazarımızın diğer kitapları gibi yine İz Yayıncılık tarafından basılmış bu kitabın içinde beş farklı hikâye var ama sanki hepsi birbirinden farklı değil gibi de geliyor. Bazıları birbiriyle ilişkili gibi, yine aynı isimler ama farklı dönemler gibi. Normalde bu büyüklükte bir kitap için bir oturuşta bitirilebilir derim rahatlıkla ama bu kitap için bunu söyleyebilmek zor. İşin kötüsü bu kitap hakkında yazılmış pek bir şey de bulamadım neredeyse hiç video da yok. Bilgi çağında yaşıyoruz diyoruz ya hani, doğru da bir yandan katılıyorum buna. Çünkü üretimi yıllar önce durdurulmuş bir elektronik aletin bir vidasının sıkılma videosu bile var internette ama böyle bazen okuduğum bir kitap hakkında hiçbir şey bulamayınca inanamıyourm. Podcast zaten yok ve ben de bu konuda bir ilk olacağım. Bundan sonra en azından kitabın adını arattıklarında karşılarına “Hesap Kitap” çıkacak. Bu da aslında üzerimdeki baskıyı arttıran bir unsur. Neyse geçelim ilk alıntımıza, bakalım şu ana kadar gözünüzden kaçmış olabilecek garipliği bu sefer fark edebilecek misiniz:

“Gene kendi dışında gibiydi gene bir fanus içine kapatılmıştı da sanki dünya dışında kalmıştı fanusun dışında olup bitenleri görüyordu da onlara söz geçiremiyordu sesini o dışında olup bitenlere dışında olup bitenleri hazırlayanlara iletemiyordu öfkeli güçlü yumruğu cama çarpan sinek gibi gülünç bir meydan okumayla açıkta kalakalmıştı her seferinde çabası çarpışması püskürtülmeye mahkûm (s.53)”

Karanlık bir dünyanın tasviri yapılıyor sürekli. Bütün hikâyeler insanın içini karartıyor. Onlara yine alışkınım ama bazı hikâyelerin sonu bana bile çarpıcı gelmişti okurken. İnsan duygudan duyguya sürükleniyor sürekli. Ne düşüneceğinizi şaşırıyorsunuz. Üstelik ben bilinç akışı tekniğini çok severim, okurken kendi kendime konuşuyormuşum gibi gelir. Şimdi böyle deyince bunu neden sevdiğimi sorgulayasım geldi ama ben zaten kendi kendine konuşulmasından yanayımdır her zaman. Kendi kendine konuşmuyorsan sorun var bence.

Şimdi bunlardan bahsedince kitabın tamamen bilinç akışı şeklinde yazıldığını sanacaksınız ama durum tam olarak öyle değil. Sadece kitapta hiçbir noktalama işareti yok! Bu sadece diyerek açıklanabilecek ya da okumadan anlaşılabilecek bir şey mi emin değilim. Ayrıca yazarın neden böyle bir şey yaptığını çok merak ettim ama dediğim gibi bu noktaya değinen bir kaynak bulamadım. Sadece bazılarının akıcılığı arttırmak için yapılmış bir şey dediğini okudum bazı yerlerde. Benim açımdan pek öyle olmadı maalesef. Ben başlangıçta çok zorlandım. Gittikçe kolaylaştı elbette ama buna tam anlamıyla alışamadım. Bazı yerleri tekrar tekrar okumak zorunda kaldım.




Acaba böyle bir kitap yazmak nasıl bir duygudur merak ettiğim için bugün girişte noktalama işareti kullanmamaya çalıştım. Yıllar önce bir yerde okumuştum o yüzden tam olarak hatırlamıyorum ama noktalama işaretlerinin geçmişi o kadar da geçmişe dayanmıyormuş. İşin ilginç yanıysa şu, noktalama işaretleri ilk çıktığında edebiyat zümresi tarafından reddedilmiş ve romanlarda kullanılmasına uzun süre karşı çıkılmış. “Kitapta noktalama mı olur?” gibi söylemler olmuş mudur bilmiyorum ama kulağa olabilecekmiş gibi geliyor. Çünkü günümüzde de şu an mesajlaşırken bolca kullandığımız “yüz ifadeleri” için benzer şeyler söyleniyor. Hatta ben bile kendimi o kalabalığın içinde buluyorum bazen. Zaten “smile” demek istemedim az önce ama tam olarak ne olarak çevirildi bu ifade onu da bilmiyorum. Sadece yakın gelecekte bunların romanlarda bolca kullanılacağını düşünüyorum. Bu konudaki tek temennim şu: Bari rastgele tuşlara basılarak yapılan gülme efekti kullanılmasın!

Çarpılmışlar gibi kasvetli bir kitapta bile konuyu sulandırmayı başardığıma göre şimdi biraz ciddileşip, farklı bir açıdan bakmaya çalışalım isterseniz. Daha okuma yazmayı öğretirken söylerlerdi ya hani, noktayı görünce bir nefes bekle, virgülde yarım nefes diye. Noktalı virgülde de bu ikisinin arasında olsa gerek. Sonra ünlem farklı bir tonlama gerektirir, soru işareti daha başka. Hatta bazı dillerde bizdeki gibi bir soru eki yokmuş ve düz cümlenin sonuna soru işareti getirdiğinizde cümle soru cümlesine dönüşüyormuş. Biraz zorlarsak bizde de olur? Neyse başımıza icat çıkarmak değil amacım, sadece bu işaretlerin her birinin aslında çok fazla işlevi var ve bir anlamda bunlar yazı hayatının kurallar bütünü gibi bir şey. Noktadan sonra büyük harfle başlanır mesela. Gerçi yazarımız sanırım bu kurala uymuş. Arada okurken gözünüze çarpıyor büyük harfler, onun sayesinde biraz olsun rahatlıyorsunuz. Ama işte demek istediğim, bunlar olmayınca her şey karman çorman oluyor ve onca kelime ne kadar özenle seçilmiş olursa olsun insan okumakta zorlanıyor. Çünkü yazılırken uyulması gereken kurallar göz ardı edilmiş. İşte hayatın da bence uyulması gereken kuralları var tıpkı noktalama işaretleri gibi. Bitirilmesi gereken cümleler var. Gereğinden fazla uzamış olan. Bazı yerlere ünlem gelmesi gerekiyor mesela! Ama onun yerine nokta konulmuş sadece. Anlatım bozukluğu olmuyor belki ama bir duygu aktarım bozukluğu oluyor kesinlikle. Duygu durum bozukluğu muydu yoksa öyle bir hastalık mı vardı neydi iyice kafa gitti bende bu kitaptan sonra!

“Oğlan nerde diye bağırdı cevap vermedi karısı Oğlan nerde diye üsteledi kaçtığını biliyordu karısının bunda kabahati olmadığını üstelik kaçmasına kendisinin göz yumduğunu herşeyi herşeyi biliyordu bu bağırma bir kendini yenemeyişti kendi bildiklerini karısının bildiğini de biliyordu karısının üstüne yürüyecekti karar veremedi geri döndü çardağa doğru fırladı çardağın kafesinden sokak görünüyordu
Bomboştu
Kimse yoktu
Ulan it diye uludu Ulan köpek Köpoğluköpek
Az sonra dışarıya çıkan karısı onu çardakta çömelmiş mırıldanırken usul usul kesik kesik döşünü yumruklarken buldu” (s.123,124)

Bu satırlar da kitabı okumuş olanlar için ayrıca anlamlı olacaktır. Demiştim ya hikâyeler birbirinden bağımsız değildi diye. O çıkarımı bu cümleler yüzünden yapmıştım. Çarpılmışlar, hayatın noktalama işaretlerine uymadığımızda karşılaşabileceğimiz sorunlu kişilikleri sergiliyor gibime geldi benim. Kural tanımazlık özgürlük gibi lanse ediliyor ya günümüzde; anı yaşa, canının her istediğini yap ya da sen her şeyin en iyisini hak ediyorsun gibi yanlış anlaşılmaya müsait hayat tavsiyeleri veriliyor ya sürekli, işte onları yanlış anlayanların sonunu görüyoruz bu kitapta belki de.





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder