29 Şubat 2024 Perşembe

Küçük Kara Balık

Küçük Kara Balık, Yola Çıkmak ve Kendine Göre Bir Güzellik


Sürekli bir yerlerde karşıma çıkan Samed Behrengi’nin bu güzel kitabını çok beğendim. Çok geç tanışsam da bu kitapla, dün gece yatmadan önce sanki bir masal dinlemiş gibi hissettim kitabı bitirince.


Kitaba başlarken hakkında hiçbir şey bilmiyordum. Hatta yazarı da daha önce hiç okumadım zannediyordum. Oysa eserlerine göz attığım zaman “Bir Şeftali Bin Şeftali” kitabını yazdığını görünce sanki çocukluk arkadaşımı görmüş gibi hissettim. Tam olarak hatırlamamakla beraber 2. ya da 3. sınıfta okumuş ve çok beğenmiştim o kitabı. Tabii o yaşlarda bugünkü imkanlara sahip değildim. Biraz bunun da etkisiyle yazarın başka kitaplarına hiç bakmamıştım bile.

Hakkında biraz araştırma yaptığımdaysa yine acaba ben başka bir kitap mı okudum diye düşündüm bir an. 1968 yılında yayımlanan bu kitap 1982 yılında ülkemizde yasaklanmış ve toplatılmış. Çok da ayrıntılarına bakmadım bu durumun ama tamamen farklı coğrafyalarda 1970 yılında Richard Bach tarafından yazılan Martı Jonathan Livingston kitabını bana fazlasıyla anımsattı.




Kahramanımız muhtemelen hepimizin kendimize, ailemize ve arkadaşlarımıza zaman zaman sorduğumuz şu soruyla macera dolu yolculuğuna da başlamış oluyor aslında:

“Ben bilmek istiyorum; gerçekten de yaşamak dediğimiz şey şu bir avuç yerde yaşlanıncaya kadar dolaşıp durmaktan mı ibaret; yoksa dünyada başka şekilde yaşamak da mümkün mü?”

Yok eğer bu soruyu hiç sormadıysanız daha önce, muhtemelen bunun nedeni bunu hiç düşünmemek değildir. Hatta aksine çok düşünmek olabilir. Bunu ben de çok yaşardım eskiden, her hafta burada böyle bir şeyler yazmaya çalışmak mesela yıllardır yapmayı düşündüğüm bir şeydi ama o ilk yazıyı yazana kadar, sadece düşündüğüm için bir adım yol kat edemedim.

İngilizcede şöyle bir kavram var bununla alakalı: Overthinker. Şimdi öğrendim ki bunun bir sendromu da varmış. Bu durumdan mustarip birkaç insan da tanıyorum aslında. O yüzden olurda denk gelirlerse diye, bu alıntıyı özellikle onlar için paylaşıyorum:

“ — Siz çok düşünüyorsunuz. Hep düşünmek, hep düşünmek gerekmez. Yola çıkınca korkunuz mutlaka geçer.”

İşte o yola çıkamayınca insan, hayatı bambaşka bir yönde ilerliyor aslında. Halbuki bu dünyada ölümden kaçmanın hiçbir yolu yok. Yine de çok fazla farkında olmasak da, çok önemli bir şey var:

“Her an ölümle yüz yüze kalabilirim. Ama yaşayabildiğim sürece ölümü karşılamaya gitmem gerekmez. Bir gün ister istemez ölümle karşılaşacağım; bu önemli değil. Önemli olan benim yaşamamın veya ölümümün başkalarının yaşamını nasıl etkileyeceği….”

Bütün bu soruları soran, çıkarımları yapan kahramanımız, yöneltilen sorulara can alıcı cevaplar vermekten geri kalmıyor. Kendisine “Biz cahil miyiz yani?” diye soran kurbağalara şu cevabı veriyor Küçük Kara Balık:

“ — Cahil olmasaydınız, dünyada birçoklarının kendilerine göre bir güzellikleri olduğunu bilirdiniz. Adınız bile size ait değil!”

İsimlere takıntılı bir insan olarak, bunu ben de düşünüyorum bazen. Benim dediğin, kendini tanıtmaya başlarken ilk kullandığın adın bile çok büyük ihtimalle senin seçimin değil. Güzellikleri görebilme konusunda ise birçok insana göre farkındalığımın yüksek olduğunu düşünüyorum. Hatta bunun geliştirilebilen bir özellik olduğunu hissediyorum artık. Ama tabii önce buna ihtiyaç duymak gerek.




Bu arada kitabımız çok güzel bitiyor bence. Küçük kara balığın akıbetinden bahsetmiyorum burada. O diğer on bir bin dokuz yüz doksan dokuz küçük balıktan da bahsetmiyorum. Sırf bu sayıyı gördüğümde yaşadığım o heyecandan bahsediyorum şuan. Gerçi ben çok yorgundum dün, güzel bir gülümsemeyle yattım uyudum hemen ama o uyuyamayan, sabaha kadar düşünen yeni kahramanımızı da çok iyi anlıyorum. Çünkü daha önce sık sık böyle uyuyamadığım olmuştu. Acaba bunu yaşamasaydım yine böyle hisseder miydim? Bu kitabı sevenlerin çok olduğunu biliyorum. Siz ne düşünüyorsunuz bu konuda? Paylaşırsanız sevinirim.




22 Şubat 2024 Perşembe

Neden Hesap Kitap?

 Başımdan geçen bir hikâye eşliğinde neden "Hesap Kitap" ismini seçtiğimi anlatmaya çalıştım.